Bu bölüm Dolunay Aker'in dergilerde yer alan şiirlerinden oluşmaktadır.
SİSTERİ
Yüzüme sürülsün artık ondan gidenlerin boşluğu
SİSTERİ
Yüzüme sürülsün artık ondan gidenlerin boşluğu
Dökülsün aynamdan yaprak derisini yivlesin zamana
Ben içime kimleri aldım da böyle yıkandı güzüm
Bu gözlerin ömrü söndüğü geceye ait
Bu sızlatan sisteri hangi çarşafın beyazı
Kalbine silindiğim saatler dönüşlerime sabit
Sessizliğim artık bir zilin çalgısına emanet
Ben onunla avunurum, kaybolurum, ‘yokuş yol’a olurum
Yine de kendime dengeli bir hayatım var
Senin sözlerinde binlerin düşüne yakışan bir loşluk
Bilemedim elinde seveceğim her şeyin elem olduğunu
Bazen körlüğe, zevksiz bir serçeye söylüyorum
Sen bende durmaya hazır bir sağanak
Ben sende akmaya alışkın bir ırmağım
Kurşun Kalem 34. Sayı, 2015
SINIF
İNTİHARI
Kalbim
az travmalı caddelerden geçiyor
O
zaman insanlar birer bombaydı yüzünde
Hep
olacak dağılan bir şeyler
Nar
tanesi dudaklarının tılsımıyla büyüyeceğim
Derin
yolculuklara hazırlanacak bir kedi
Rüyaları
her zaman ıssız
Anlamların
içinde yoklanacak
Soyunmak
güzel, sarı sıcak bir tanrıya
Oydu
şehri karanlıkta boğazlayan
Duyguları
içre, kasıkları doğuştan pürüzlü
Alnınaydı
ilgim, öpsem devrim kokuyor
Onları
düşündükçe, sevişmelerim hayata doğum lekesi
Ellerim
kendisini ihbar ediyor
Bir
sokak aralığında unutuyorum geçmişimi
Rüzgârını
al, git, dağıl bir kadının koynunda
Çünkü
her sınav bir sınıf intiharı
Şubat
2014
Amanos
Edebiyat, 2.sayı 2014
MEZAR
ÖLÜLERİNE MEKTUP
İçime
örgülü yollar daha bir eksik daha bir razı gün yüzünden
Huy
altında konaklar bu vadesiz tövbe öper beni yazgımdan
Karanlık
imanım: sus ve yankılan, mavi bir şelale gibi ak damarlarıma
Artık
çıkmaz bir koyda savurduğum küller giderek diker uğultusunu
Çakıl
taşlarını duyarım taşra kasabalarının ağzında solgun bir duman tüter
Bu
ödülün diyetini önce kuşlar sonra ektiğim çiçekler öder
Kimsesiz
bir dağa yeminlidir yelesinde kızgın alevler taşıyan at
Zaman
ki esriyen bir nesnedir mezar ölülerinin gamlı mektubunda
Çünkü
her ölü gömülüdür gür ormanların saçaklarına
Benim
içim tarumar ve yılgın olsa da
Birikir
gizli yanıtlarım bir cümle uzak sevişip
Bil
ki sevgilim senin bende saklı dediğin bende saklı değildir
Zaman
da senin gözlerinde gizil ve yalnız bir öznedir
Büyük
yanlışların yataklarında devşirilen çocuklar kime teslim
Kime
puslu bir yağmurla koşar sisini akıtır bu ıslak şehre
Saatler
fersizken bu ejderha dövmesini etimde kim çözer
Ve
alnımda derin bir yarayla açılmışken cevap, kuyumu arayamaz kimse
Kimse
çözemez bu tılsımlı soruyu hakikat ekşi bir tatla gezerken eşikte.
Amanos
Edebiyat 4. Sayı, 2015
MELEKLER
GEÇİDİ
Şu
kanatlı çığlıklara bak
Şu
şehrin deryasında kaybolan üzüntüye
Dünya
kalbinin metafiziğiyle boğuşuyor
Kristal
baroklar içinde, yumuşak evliyalar
Gramofon
tadında sevişlerimiz
Paris
iki ucundan yakılıyor
Ben
Tay’ın kararttığıyla büyüdüm
Banliyö
akşamları, Paris beni görmedi
Yaktım,
dört berisinden tanrıyı
Yakardım
dudaklarının hüzzamına
Saçlarından
oydum zamanı
Zaman;
öfkene işlenen hatıra
Yalnız
uğultularımda çoğalan bozgun
Kalbime
ihanet, kalbine riyakâr
Kızamık
aşklarıyla avunan boşluğumun
Kuşak
Edebiyat 5.sayı, 2014
MAHREM
DÜNYA
Dudaklarının
serinliği bir şehri ıslatıyor
Ah!
Dağılıyor bir beden başka bir bedelin koynunda
Kuyular
gittim, içi derinliğine yüzün
Sarıp
sarmaladım arık bir kışla gövdemi
Teninin
ücralarında ısındım
Kıyılarında
gezindim meczup suların
Bilmeden
yaşadım ölümün kanatlarında
O
dilini yutan kayıkçının minörü
Katmer
oldu yaralarıma
Kaçıncı
gözünde saklı mahrem dünyan
Kimden
doğdun bakire olmaya
Her
şarkının ardında bir hançer gizlidir
Kimsizliğinin
masumiyetinde bir tanrı olacaksın
Günahlarınla
sevapların bir, anla
Şeytan
mahcup, âdem ambargo
Dindir,
dindir acılarımızı
Ferahlasın
göğsünde iki gonca
Papirüs
11.sayı 2014
ATEŞ
TÜYÜ
1.
Geçip
gittiniz kara bir gövdenin şarkısına
ve
ben unuttum eski törenleri
vaftiz
kedilerini
anlamın
çerçevesini kırdı kuşlarınız
bana
kanatları kaldı onların
onların
içinden yolsuz bir çöl geçerdi
siz
ellerinizi bana akıtın
2.
İçimde
mavi bir metal parçalandı
gün
irislerinin kıyısı vurdu sesime
sesime
ölgün yatakların katranı katlandı durdu
ben
ıslak bir zeminde kaydımdı
sesin
o zamandır uçsuz
3.
Ben
geçerdim ıssız aynaların girdabından
bir
parça yongayla sarardım nod şehirlerini
şimdi
suyun gergefi tenimi aşındırıyor
kanıyor
gecemde ateşin tüyü
Şiirsaati
25. Sayı, 2015
ATEŞ
KESİĞİ
‘’Ey gönül haresi
keder,
insan kendinden ne kadar
uzağa gider…’’
Şükrü Erbaş
1.
Kendimden
önce çok şey yaşandı
bu
ağır dünyada
cevherini
bozan gümüş akıntıların,
kanlı
yaprakların sesinde yüzünü bulması
kendisi
kayıp bir güneşin taçlanan
kanatlarına
vuran öfkeyi duyumsa
önceleri
öyleydi kadının diş kırığı
ve
kalbin çatlağına bulandı aşklar
Budandı
genç yüreklerin telaşlı bedeni
dağların
gövdesine alevlenen
Adem’den
sonra kazınan cehennemi
derin
bir kedere kapattık ardından
2.
Bütün
yolculukların sesine bağlanan
bu
kansız taş yuvasına
yıkıntılar
arasından geçerek geldimdi
töz
ışıklar, kendine sürüklenen imbat
ve
otuz dört bıçağın ağır yükü
omzumda
çatık şikar melek
apak
korkularını dünyanın
tanrının
kucağında satıyor
ve
çift kanatlı apoletlerin göğsünde
kızaran
bir yalnızlığı
soluk
kulaçlarıyla kovalayan rüzgara
kaygısıyla
emanet ediyor
bilir
misin, ey yoksul deri, ey sefil kahraman
çocukların
koynuna düşen o ateş kesiği
annelerin
kalbinde kambur gerçek
kahin
kolların uğultusuna
göz
saçaklarıyla inecek
Kuşak
Edebiyat, 4.sayı 2014
MELEZ
YAĞMUR
Kalbin
kasislerine yağmur çizen
bir
tanrının bahçesinden geliyorum
etleri
yığılan bir mevsimin tenini okşa
bilirsin,
melekler önce sevişirdi
oysa
ben bakire tayların gölgesinden geliyorum
yolları
onlar öğretti
kuşların
keşfinde ilerlemeyi
ormanların
sesinde yıkanmayı, yıkılmayı adeta
bir
armoninin içinde devinen esrik tat
sanki
sakil bir yalnızlığın harfleri
boynuna
dolanan ölüm terzisi
unutmanın
sonsuza yazıldığı yerden geliyorum
Sonsuza
alışınca bencilleşen bir yaşamı
zifir
nehirlerin gövdesinden ayıran
tabiatın
örselenmiş alnından öp beni
belki
dönmelerin şehrine uğrarsın cennetten
belki
bir şeytandır seni çeviren
belki
karnında unutursun geceyi
günahların
yazgısıyla deliren ilk insan
Papirüs
10.sayı, 2014
*Şairin ayrıca İzdiyar adlı kitabında yer alan şiirlerdir.
Yeni Şiirler
MODERN ŞAŞKINLIK
karanlığa muhtaç ellerimiz
ağzımız bilmece.
saplantı. diksiyon. güzel telaffuz.
insanlığın yıpranma payını.
o da neymiş yahu.
biletler, çekler dururken.
poz, facebook, yeni jenerasyon alfabesi
ayaklanmadan bahsediyor halk.
ovaları dik yürümekten öğreneceklerimiz var.
‘sanatçı boku’ndan daha yararlı bu.
hem türkiye şiiri yararlı şeylerden oluşur.
yararlı şeyler yani meksika. Üç güvercin.
avizeler azizeler kutsal geyikler aynı anda.
karışık karmaşa. Saçları kesmek lazım
kimse tutmadan. İsmet Özel bilemez bunu.
jack daniels içenler de.
olasılık. görüntüyü işgal etmiş.
pound’un beyni yanmış bu arada.
tanrının kusursuzluğu tarihin cilvesi
max jacob’un toplama kamplarında öldüğü.
Yıldız Tozu, 2, 2018
ÇİÇEĞE DÖNMEYEN ZAMAN
Ölümün perdelediği
bu akşam saman saati
biliyor musun,
senin elinde onu göremedim
içinden akıyordu zaman
bir zaman kuşa dönmüş bir zaman
kışı hatırlatan bir zaman
kış gibi insanların doğduğu bir zaman
bak burada adını yazmıyoruz
kusursuz bir yaşam çiçeğe dönmeyen zaman
insan öldürüp bina dikilen zaman
hata yapmaya saygısız bir zaman
kolay cümlelerin yazılmadığı bir zaman
ayakların sınırı geçemediği bir zaman
geçince vurulduğu bir zaman
port bou’da vurulduğu bir zaman
burada bir şiirsellik arama dediğim bir zaman
Sami Baydar okuduğum bir zaman
Onu her gün görüyorum, siyah bir menekşe gibi duruyor orada
Yüzüne bir insan gibi bakamadığım bir zaman
Şimdi bunları üçe bölseydim şiir olurdu
Şairlerin zararsız olduğu bir zaman
Dostoyevski, yakın arkadaşım
‘Alışkanlık öldürüyor insanları’
burada bitsin bir zaman
Natama, 18-19, 2018
SIFIR
ben paskalya partilerinde istinasız duran adam
çünkü yumurtalar
ışıklı senfoniler
isa’nın avcundan kokladığım gül
reddedilmişlerin şehrinde vakıflı köyü
kabileler arasında anlaşmazlık
kabileler birbirini sevmiyordu
sahabeler yalan söylüyordu
binlerce peygamberin şiir külliyatı
hepsi anlamsız
kapitalizm banknot
coğrafya tersten okunur
tarih tersten
çünkü.
çünkü demek bir süre sonra sıkıyor
Dolunay Aker
Yeni E, 25, 2018
BELİRLENİMLER
belirlenimler
noktayı ve parantezi yan yana
getirmekte
ses arıyoruz
gelmeyecek
öyle kolay değil
dikkat
boğumlu sıkışık kafalar
dan burayı bulana kadar
gelmiş sınırların ötesine
tabelalardan uzaklardan
buradayım beni görün
diyenlerden
ne çıktıysa ortaya
belki de çöp olacak
Natama, 20, 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder