DOLUNAY AKER HAKKINDA


10 Ocak 2022 Pazartesi

Kentin Belleği: Ali Yüce

Bazı insanlar vardır ki onlar kentin belleğini diri tutan isimlerdir. Antakya ve şiir dendiğinde Ali Yüce ismini ilk sırada anmamak şiir belleğimize haksızlık olur. Bugüne kadar birçok konuda yereli geri plana atarak hareket ettik. Oysa bir şehrin ana damarını sağlamlaştıran şey yerelliktir. Ancak bazen yerellik tanımı yanlış anlaşılıyor. Cemil Meriç’in ilmi, uzak diyarlara duyurduğu bu kentte, kentin taş binalarını, dar sokaklarını, insani yanlarını bilmeden yazacağımız şiir, yaşayacağımız hayat, duyumsadığımız dünya eksik kalır.

Yaşadığımız coğrafyanın dönemsel anlamda da ön plana çıktığı şu günlerde arayacağımız sonuç güncelin salık verdiği bilinçsizlik olamaz. Ali Yüce şiirinin en dikkat çeken özelliği aklın iktidarına teslim olmadan aklı kullanması, ironiyi kendi sınırlı içinde kuvvetli değerlendirebilmesi, yazdığı şiirin Türkçenin saflığından bir şey kaybetmemesidir. Ali Yüce şiiri, kentin belleğini surlarında gezinerek arayan, tutkusunu yitirmeyen bir şiirdir. Bu şiirin kıvrak bilinci, bize ciddi sorular yöneltiyor. Soruların cevabı Ali Yüce’nin şiirlerinde gizli.

Ali Yüce hiçbir zaman güncelin kısır döngüsüne ayak uydurmadı. Yaşadığı şehrin ona katacağı birikimi biliyordu. Artık manevi değerlerin çöküşe geçtiği çağımızda, geçmiş, insan oluşumuzun kırıntılarını bize sunan tek sığınaktır. Bir kentin tarihi dokusunu ancak onun geçmişini bilerek çözebiliriz. İşte Ali Yüce şiirinin bize sunduğu bir diğer özellikte budur: geçmiş.

Amin Maalouf ‘Ölümcül Kimlikler’ adlı kitabında şöyle diyor: ‘’Kimliğim beni başka hiç kimseye benzemez yapan şeydir.’’ Ali Yüce’nin şiir kaynaklarını oluşturduğu coğrafyadan pekte uzakta bulunmayan Maalouf, Lübnan’ın birbirine geçmiş yapısını birçok kitabında anlattı. Ancak bu kitaplarda anlattığı ‘kimlik’ oluşumu bildiğimiz kimlik tanımlarının çok ötesinde. Genel çağrışımların ötesine geçerek doğduğu ülkeden, kökünden, sözcüklerinden uzaklaşmayan Maalouf, kültürünü yazdığı kitaplarla evrensele taşımıştır. O zaman yerel motiflerden beslenerek evrensel bir kaynak oluşturmak bu coğrafyada yaşayan sanatçılar için ‘uzak ihtimal’ olamaz. Coğrafyanın kilit uçlarını birleştiren şey dildir. Evrensel bir dilin oluşturacağı atmosfer, kafalardaki paslanmış yerellik imgesini çürütecektir.

Günümüz Antakya’sında Ali Yüce’nin izlerini bulmak kaçınılmaz. Antakya’nın keşmekeş yapısını ‘bir kişilik dar sokağa’ sığdıran ama bu sıkışmışlıktan koca bir dünya yaratan imgelem, özümüzden uzaklaşmak yerine ona sımsıkı sarılmamız gerektiğinin de bir işareti. Bu işaretin bize sunduğu aidiyet duygusu, varlığımızın sağlam dayanaklarından. Ali Yüce’nin Antakya’sı modern dünyanın olanakları içinde kendi verimini tüketirken bir yandan da yeni atılımlarını gerçekleştiriyor. Birçok dergi sürecinden sonra (Amik, Taflan, Amanos Yazıları, Karalama…) eski ve yeni kuşağın bir araya gelerek oluşturduğu Amanos Edebiyat,  Ali Yüce şiirini yeniden belleklere kazıyan bir uğraştır. Bu uğraşın hiç sönmemesi dileğiyle…

Amanos Edebiyat 4. Sayı, 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Roland Barthes'ın Dostluğu Hepimizin Dostluğu

Yeryüzüne iki kök olarak düşmüş bu iki ismin (Barthes ve Sollers’in) etrafında bazı konuları konuşmak aydınlatıcı olacaktır. Mektup ve iki ‘...