Dil bir imkânlar zinciridir. Bir o kadar da imkânı erteleyen alışkanlık belirtisi barındırır uğrak noktalarında. Özellikle kemikleşmiş ve gerçekliğe dokunmayan, salt dile odaklanan, dil için yaşayan bir şiirin imkânı da ölümcül olacaktır. Şiirin bu imkân aşamasında hangi beklenti içerisine girdiği sorusu ve bu sorunun getirdiği sorunlar dönem dönem değişiyor. Değişmeyen tek bir şey var, o da dile, dilde biriken tortulaşmaya, dili zararsızlaştırmaya çalışan her dönemin kanonuna karşı kalıplaşmış biçimi kırarak mücadele. Bugünün kanonu 80’lerden devraldığı imgeyi bir tahribat unsuruna dönüştürerek görevine devam ediyor. İmge üzerinden yapılan bu gerçekliği silme, onun yerine uysal, uyumlu, yerinden memnun dil koyma aşaması, çatırdayandır. Modern şiirin bütün geçiş aşamalarında bu çatırdama sesini duyarız.
DOLUNAY AKER HAKKINDA
10 Ocak 2022 Pazartesi
Yeni Bir Tutuştur Çalışıyoruz
Mikâil Söylemez’in Edebi Şeyler “şiir” dizisinden yayımlanan ikinci şiir kitabı Buna Devrilebiliriz’de bu çatırdamanın ürünüdür. Bir kanon olarak okuyabileceğimiz İkinci Yeni, kendinden önceki kanonların türevidir. Kanon olmak maksadıyla ortaya çıkan bir türev değildir ama. Çatırdamanın gövdesini sağlamlaştıran, imkânın kırılmasındaki muğlak geçiştir. Söylemez’in şiirini ve özelde 2000’leri bu geçiş ve kırılma aşamalarıyla okumak bana daha doğru bir perspektif gibi geliyor. Tabi ki öncelikle 2000’lerin muradını özümsemek ve anlamak kaydıyla.
Hem politik hem de estetik pratiklerden kaynaklanan bu gerekli ayrım 80’lerin bakışıyla da ciddi, eleştirel bir diyaloga girişmiştir. Şiir içinde susan bir kuşağın, şiir dışında çok konuşmasının ironisi de bundan mütevellit gibi. 80 kuşağının güzele meyli, yaşama meylini uzaklaştırmıştır. Oysa kendileri orada vakit kaybederken referansları başka bir vakti yeniden yazıyorlardı.
Buna Devrilebiliriz, bilinçdışı bir dile odaklanıyor. Salt dili bozmakla gerçekleştirilen bir müdahaleden bahsedemeyiz. Dili bozarak oluşturulan imkân, aradaki boşluğu, çatırdamaları görmenin de önemine yaklaştırıyor bizi. Sözü kendisinin aldığı bir konuşmada tek taraflı konuşmaktan korkan bu yüzden ne konuştuğuna da dikkat kesilen zihin, o güne kadar elde tutulan her şeyi tersine çeviriyor. Modern şiirin lirik aklına itiraz ediyor elbette burada. Gerçeği görebilmek için gerçeği sonuna kadar götürmemek. Söylemez, temennilerde bulunan bir şiir yazmıyor. Dışına çıkılmadıkça değişmeyecek bir dilin imkânlarına dokunuyor, dokundukça verili olanın yapay gerçeğini görüyoruz. Lirik şiirin artık iyice ortaya çıkmaya başlayan, sözsel dünyası, güzellikler parodisi, 2000’lerin yaşamı ıskalamayan hışmıyla yıkılmıştır. Şiiri ve şairi zararsızlaştırmaya çalışan, ona bir kurum gibi yaklaşan, ondan düzenli cümleler bekleyen, onu dokunulmaz kılan çatırdayandır ve her çatırdama bir acemilikten doğar.
2000’ler şiirinin en çok odaklandığı şairlerin başında İkinci Yeni’nin ‘acemi efendisi’ Turgut Uyar geliyor. Söylemez’de başta Cemal Süreya, Edip Cansever, Nâzım Hikmet olmak üzere Uyar’a uğramadan geçmemiştir. Ama bu uğramayı diğerlerinden farklı kılan ince bir nüans Buna Devrilebiliriz’de mutlaka görülmeli. Söylemez dili sadece bozmamıştır, ona İkinci Yeni’den bu yana söylenmeyen somut bir imkân da eklemiştir:“yeni bir tutuştur çalışıyoruz./belki olmamış ağızlarımızda.”
Lirik şiirin bugüne getirdiği kaynağı hor görmek anlamına gelmiyor bu söylediğim. Ancak tek bir noktanın verimleriyle sınırlı kalmak da şiirin çoğul dünyasını görmemizi engeller. Güncel süreç içerisinde sayısız olaylarla karşılaşıyoruz. Şairin yaşamın aktığı yönden kendisini soyutlaması, sadece belirli zamanlarda sesini yükseltmesi, hem bu tavrın gerçekliğini hem de samimiyetini azaltıyor. İktidarın dile dair uyguladığı müdahaleler, inkârlar, baskılar, güdümleme projeleri bu kadar açık ve netken, şairin ılımlı şarkılar söylemesi garip bir görüntüyü de çıkarıyor ortaya maalesef.
Dile bırakılmış bu huzursuzluk bombaları naif sözcükleri söndürüyor avcunda. Döngüsel ilerleyen şiirin dimağına yeni arayışlar fısıldıyor. Söylemez’in şiirini önemsiyorum çünkü bu arayışta deformasyon yok. Yerinden oynatılan gerçeklik kuru bir toprağa ya da dil içinde dile dönüşmüyor. Eğer böyle olsaydı o zaman imgeci şiirin dünyasından bir farkı olmazdı. Dili bozmak, genellikle onun içine etmek olarak anlaşılıyor. Dönüp baktığımızda neyin, neden gerçekleştiği idrak edemiyoruz. Bütün bu ayrıntılardan uzaklaştığı ama uzaklaşmasına rağmen gerçekliğini kaybetmediği için önemli Söylemez’in şiiri. Devamı daha da somut olacaktır diye umuyorum.
Natama, 18-19, 2018
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Roland Barthes'ın Dostluğu Hepimizin Dostluğu
Yeryüzüne iki kök olarak düşmüş bu iki ismin (Barthes ve Sollers’in) etrafında bazı konuları konuşmak aydınlatıcı olacaktır. Mektup ve iki ‘...
-
Modernist şiirin temel köprülerinden T.S. Eliot’ın bütün şiirleri Everest Yayınları tarafından yayımlandı. Samet Köse’nin titiz çevirisi hem...
-
Murat Özyaşar ile Söyleşi Öykülerinizde eksik bıraktığınız karakterler hem gerçeklikle hesaplaşıyor hem de yeni bir arayışı zorunl...
-
Mitleri seviyoruz. Kendimizi emniyete almayı ve uçuşun rahatlığı daha binmeden kafamızı kurcalıyor. Yazılmayandan korkmak, yazılanı hiçbir y...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder